Her işimiz aynı,
Hâlâ "sakız orucu bozar mı?" diye soranlar var. Halbuki Allah akıl fikir vermiş ve “Akletmez misiniz?” diye de kullarına sormuş.
Kimsenin aklına gelmez: “Açıp okuyayım, araştırayım. Ben de tefekkür edeyim.”
Peki, ne yapıyorlar?
"Hocam da hocam!" İlla ki bir hoca; ona bir fetva verecek. Akılları “askıda ekmek” gibi askıda! Kullanmazlar.
Her işimiz aynı.
Peki, depremde farklı mı?
Türkü farklı, ezgi aynı.
En iyisi “rahmetli Deprem Dede”ydi.
Olur mu canım! Naci Hoca var.
Değil! Biri daha var: Kızılderililere benzeyen Üşümezsoy Hoca; o tam parmağıyla koymuş gibi bilmiş.
Hadi canım! Celal Hoca dünyada otorite!
Ahmet Ercan Hoca reklam yapmıyor, en derin bilgiler onda.
Bir durup düşünelim: Sokaktaki adamın bu muhabbetleri yapması herhalde dünyada sadece bize nasip olmuştur.
Olması gereken,
Her vatandaşın ev alırken, ev yaparken mühendislik hizmeti alıp almadığına bakmasıdır.
Deprem anında nasıl hareket edilir?
Deprem çantası nedir?
Toplanma alanları nerededir?
Bunları dert etmesi gerekir, değil mi?
Ama ne oluyor?
Deprem uzmanı hocaları yine takım tutar gibi yarıştırıyoruz!
Her işimiz aynı!
Bakın görün: Deprem konusu kısa sürede yine unutulacak.
Biz yarına kalmaz, yeni gündemler, yeni manşetleri konuşacağız.
YAPI STOKU
Türkiye’deki yapı stoku tespit edilmeli.
Kentsel dönüşüm, bireysel riskli yapı dönüşümü bu ekonomik şartlarda vatandaş için çok zordur.
Zorunlu dönüşüm gündeme gelmelidir.
Devlet buyurucu iradesini burada göstermelidir.
Türk halkının "büyük ev" talebi kısıtlanmalıdır.
Devlet, metrekare azaltıcı yetkiler almalı ve kullanmalıdır.
140 m² evi olan vatandaş, 70 m² evde yaşamayı zorunlu olarak kabul etmelidir.
Vatandaşın biraz daha küçük eve burun kıvıracak diye tabutta yaşamına devam etmesine müsaade edilmez.
Vatandaşa rağmen, vatandaşın mal ve can güvenliği için gerekli yasalar acilen çıkarılmalıdır.
Aksi takdirde vatandaş razı olmayacaktır.
Kentsel dönüşümle para harcamadan, müteahhit marifetiyle aynı m² evi alamayacağı ortadadır.
Yoğunluk artışları yeni riskleri beraberinde getirecektir.
İMAR BARIŞI "GÜNAH KEÇİSİ"DİR
6 Şubat depremleri gösterdi ki, deprem yönetmeliğine uygun yeni binaların da yüksek oranda yıkıldığını gördük.
- Yapı denetimin kâğıt üzerinde yapılması,
- Fay hattı üzerinde bina yapılması,
- Tasarım hataları,
- Mühendislikte yeterince uzmanlaşmış eleman eksikliği,
- Kâğıt üzerinde imza atan teknik personelin uygulama alanında olmayışı gibi nedenler en baştadır.
Yeni binalar yüksek oranda yıkıldığı hâlde herkes bir ağızdan “imar barışını” günah keçisi ilan etti.
Aslında hükümet doğru bir karar vermişti.
Çünkü bu binalar içinde zaten insanlar ikamet ediyordu.
Statik performans ölçülmeden verilmesi
tek hatasıdır.
SOYUMUZ KURUYACAK!
Doğum oranlarımız alarm veriyor, artık bu bir beka sorunudur.
Şehirde yaşamak, iş bulmak, yuva kurmak artık çok zor.
“Köyünde kalsın” değil mi?
Anadolu geleneğinde bir avlu vardır.
O avlu bir okuldur, bir terapi merkezidir.
Köy insanı neden psikoloğa gitmez sanırsınız?
Dede’den, nine’den, amca’dan, teyze’den iyi psikolog mu olur?
Amerika, gücünün devamını çiftçi ve kırsalda yaşayan nüfusu artırmakta buluyor.
İran eski devlet başkanı Mahmud Ahmedinejad, bombardıman tehlikesi için çok geniş alanlara yayılan şehircilik planları uygulamıştır.
Elli katlı bir bina hedef alınırsa verilecek insan kaybı hesabı zor değildir.
Yatay planlanmış bir şehirde, savaş durumunda kayıplar sınırlı olacaktır.
Tekrar köy avlusuna dönersek...
Oğlan büyür, askerden döner.
Hemen mevcut köy evinin yanına bir iki oda ev yapılır.
Oğlan kısa sürede baş göz edilir.
Dedeler, nineler yılı dolmadan kucaklarında bebek isterdi.
YA ŞİMDİ?
“Şehre gitmeyeyim, köyümde kalayım. Dedemden kalma tarlayı süreyim, beş-on küçükbaş/büyükbaş hayvan alayım, hayatımı idame ettireyim. Hemen birkaç çocuğumuz olsun, onlar da yardım eder, geçinir gideriz.”
Bu hayali kurabilir mi köylü bir genç?
Yasak hemşehrim! Niye ki?
Artık “Büyükşehir” oldun.
Köy yok, sen artık mahallelisin, şehirlisin!
Öyle babana bitişik ev yapamazsın!
İmarı olacak, planı olacak, bir ton vergi,
harç ödeyeceksin.
Köylü genç der ki:
“İyi de altı üstü, tek – bilemedin belki iki – katlı ev yapacağım. Benim sadece param bu inşaata yeter.”
Desede nafile!
Tamam dese, bu sefer de imarı yok.
Buradan tekrar ediyorum:
Nüfus artış hızımız bir beka sorunu ise,
Yarından tezi yok; köy, belde, kırsal alanda en fazla iki katlı yapılar için,
Yapılmışlara ruhsat verilmeli, yeni yapılacaklara ise çok basit, harçtan muaf izin verilmelidir.
Yoksa depremden değil, bu nüfus artış oranıyla gerçekten soyumuz kuruyacak!