Geçtiğimiz günlerin konu başlıklarında tekrar yerini bulan deprem konusu hepimizin içinde ne yazık ki korku dolu bir bekleyiş! Öncelikle bu tür afetlerin yaşamımızda yer almamasını temenni ederek, bunu sadece temenni olarak bırakmamak gerektiğini, etkin önlemlere ihtiyaç duyduğumuzu da hatırlatmak isterim.
“Kuşkusuz çok önemli bir sorular: Bir afet başımıza gelmeden hukuken nelere dikkat edilmeli? ve ya Bir afet sonrası o zor hayatta kalma mücadelesinde hukuk hayatımızın neresinde olacak?”
Depremler doğal bir afet sonucunda meydana gelen ancak genellikle insan hatalarından kaynaklı can kaybı yaşatan olaylardır. Bu hatalarda ise bir hukuki sorumluluk zinciri mevcuttur. Zincirin içinde ilk halkada müteahhitler yer alır. İmar planına ve yapı denetim kurallarına uymakla yükümlü ve yıkılan binalarda da akla gelen ilk isimdir. Bir diğer sorumluluk halkası yapı denetim firmalarındadır. Kağıt üzerinde prosedüre uydurulmuş denetimlerle değil sahada gerçek denetimlere ihtiyaç vardır. Belediyeler ve idareler bir sonraki halkadadır. Ruhsatlarını verirken yapıların uygun olup olmadığını kontrol etmekle sorumludurlar. Yine tapu sahipleri ve kat malikleri de göz göze bazı riskli durumları göz ardı etmemeli ve gerekli işlemleri başlatarak sorumluluk almalılarıdır.
Tüm bunların yanı sıra ise bir afet anında Devletin genel sorumluluğu söz konusudur. Kamu otoritesi olarak afet öncesi ve sonrası organizasyon, kentsel dönüşüm, denetim gibi alanlardaki sorumlulukları sabittir. Deprem öncesi planlamaları ve sonrası müdahalelerinde kuşkusuz vatandaşın üzerinde hayati rol oynarlar.
Yukarıda saymış olduğumuz sorumlulukların her biri aslında hukuken yaptırıma ve yargılamaya açık ihmal kaldırmayacak konumlandırmalardır.
Peki afet sonrası zarar durumlarında Hukuk nerede rol alır?
Taksirle ölüme sebebiyet verme suçu başta olmak üzere can ve mal kayıplarında sorumluluğunu almamış veya eksik yapmış sorumlular için hukuken hak ve alacak talep etme, dava açma yolu pek tabii açıktır. Maddi-manevi tazminat davaları hayatını kaybedenlerin yakınları tarafından, yaralanma durumlarında vatandaşın kendisi tarafından açılabilir. Yıkım durumlarında bir ihmal söz konusu ise ceza ve hukuki tazminat davaları ile hakkımızı aramak sürecin çözülmesinde, normalleşmeye çalışılan süreçte etkin rol oynayacaktır. Her ne kadar yaşanmamasını temenni ettiğimiz bu süreçler ve yaşandıktan sonraki manevi acıyı dindirmeye yetmeyecek çözümler olsa da vatandaşın hukuki haklarını bilmesi hem yaptırımların etkinliğinin artması hem de adalet kavramının bir nebze de olsa değerini yitirmemesi adına kanımızca önem arz etmektedir.
Bu süreçte etkin denetimler, şeffaflık, ağır yaptırımların uygulanması, kentsel dönüşüm sürecinin hızlandırılması ve adil yürütülmesi, vatandaşın da bilinçlenmesi ve riskli binalardan uzaklaştırılması gerektiğini hatırlatarak herkese daha sağlıklı bir gelecek diliyorum…
HUKUKÇU/YAZAR
EDA NUR IŞIKSAL